16 nisan'da çekilmiş bir fotoğraf... habersiz...
bundan tam iki yıl önce... trende... portekiz... güneye
inerken biz ve bir ülkenin değil yalnız, bir coğrafyanın, bir kıtanın da güneyine inerken... aynı şarkıdaki gibi "solda güneş yükseliyordu biz güneye inerken"... içim geçmiş, yine... ama hatırlıyorum o uykuyu... bambaşka bir tatlıydı... huzuru şuruptan tatlıydı o tarihin... şurup gibi içilesi günler geceler... şurup gibi şaraplar... en mutlu zamanlarım değildi şüphesiz... hatta mutsuzluğun cayır cayır içimi yaktığı kaç gece geçmiştir o süre boyunca. ama huzurlu......
bilmediğim bir ülkenin daha da bilmediğim başka bir tarafına, sırf üç beş kayalık görürüm sevdasıyla otobüs tren ne bulduysak atlayıp... nedir? avrupanın en güneyine gitmiş olacaktık... en güneyinde minik bir fenere... önünde öylece deniz... boşluk... makara... merak desen yola düşüren o da değil... daha temiz bir dürtü, lugatımda yok karşılığı... iki koca sene geçmiş........
şimdi gün sayıyorum 16 nisan'a... daha kirli bir merakla.. kaygıyla daha çok hatta... evet kaygıyla... "yolun ucunda ne çıkıcak?" sorusuyla... bilmediğim bir yerlere karşıma çıkacağından habersiz olduğum bir feneri gördüğüm zamanki gibi olmayacak sonuç ne olursa olsun... kazanacağım birşey olmayacak her türlüsünde... öyle geliyor ki daha mutlu ve daha HUZURLU olmayacağım... her ihtimalde: kalsam da gitsem de "yola çıkacağım", gelgelelim bildiğim yola çıkmalardan değil... şimdi uyumak lazım... uykumda eski bir trende, öğlen güneşi camdan gözüme girerken inadına, tıkır tıkır tıkır tıkır uyuklamak istiyorum... saçlarım yine belime değsin, gözümü açtığımda karşıma küçük kırmızı bir fener çıksın istiyorum bilmem kimin bilmem ne vakit o kayalıklara diktiği... uykumda uyumak istiyorum amacı olmayan huzurlu bir yolculukta........