
Doktoram resmi olarak başlamamışken henüz, bu hafta ilk dersime girdim. "Fake Lecture" dedikleri bir hadise var bizim okulda. Kick-off week'de gençlere her akşam içirmek suretiyle bir dizi ısınma turu attırıyor üst sınıflar. En sert olanı haftanın ilk gecesi. Salı sabahına da zorunlu bir ders koyuyorlar. Giriyor bir hoca, kafadan başlıyor tahtaya formüller diagramlar çizmeye. Yarım saat sonra "Fadder" lar (yeni gelenleri yoldan çıkartmak üzere görevli üst sınıflar) dalıyorlar sınıfa ve çocukları dışarı çıkartıp kaldıkları yerden yoldan çıkartmaya devam ediyorlar.
Departmandaki kongre yoğunluğu yüzünden benim mezun olduğum master programının Fake Lecture ı bu sene bana patladı. Daha gerçek bir ders vermemişken ömrü hayatımda, örtmenlik hayatıma dersin fake i ile başladım. Farklı ülkelerden gelmiş 30 a yakın öğrenci bir bir sınıfı doldurdular akşamdan kalma halleriyle. Bir süre hoş geldiniz beş gittiniz muhabbeti. Sonra kalktım başladım yazmaya utility maximization bok püsür. Hepsinde akşamdan kalmalıkla karışık şaşkın/ysfysf bir ifade... Bense 'neanlattığındaneminadam'ı oynuyorum tahtanın önünde. Tek perde...
Sınıftan çıkmadan önce bir kaç öğrenci etrafımı çevirdi. Almanlardan bir tanesi yanındaki nereden geldiklerini şu anda hatırlamadığın 4-5 öğrenciyle beraber, yaşadıkları kafa karışıklıklarından bahsettiler kısaca. Ben de "I will do my best to help you. I haven't passed to the dark side yet!" dedim spontane..
Bana söylerken çok "cool" gibi gelen şeyin aslında ne kadar acıklı olduğunun farkına varamadım iki akşam sonrasında student pub'a gidene kadar. Onlarla beraber öğrenci barında tepinemeyeceğim gibi, bir durum olduğunda okulun tarafını tutamayacak kadar da öğrenci hissediyorum kendimi şu anda. Yani öğrenciliğin ceremesini çekerken, nimetlerinden faydalanamama hadisesi.
Ne vakit 'dark side' a geçerim/geçer miyim bilmiyorum, lakin...
Tarihim için not düşülesi bir hafta oldu. Bir hoca olarak Özge: Saçmalamayın kuzum!