10 Ekim 2009 Cumartesi

friendfeed twitter fb ab cb db ob beeeee!



facebook a tr de ilk üyelik alan guruhtan olduğumu farzediyorum. friendfeed/twitter için de aynı geçerli. biraz da o dönem ergün etkisiyle gün içinde sayısız siteye/sosyal network e üye oluyordum. ama ne kadar kendimi eğitmeye(!) çalıştımsa da, sanırım benim bu mevzularda ıskaladığım bir şey var.

mirc fenomeni! böyle vakti zamanında irc de toplamı 3 ü geçmeyecek kanalda, hemen hemen aynı tipler allahın günü haberleşme halindeydik. aşk meşk dalgaları bir tarafa, milletin birbirinin ödevini falan yaptığını dahi hatırlıyorum kanal üzerinden. hatta saatli buluşmalarla sanal doğumgünü partileri falan yapıyorduk o kadar. ailemizle yaşamaktan nefret ettiğimiz bir ergenlik döneminin alternatif evi gibiydi aslında. millet böyle nasıl özelini paylaşırdı deliler gibi. dahası var olmayan özeller yaratılırdı hatta. yakaladığım üç beş çakma travma hikayesi falan vardır böyle, yakalayamadıklarım da vardır eminim yaşımı göz önüne alacak olursak.
şimdi neredeyse 10 yıl sonra, bu friendfeed e twitter a bakıyorum ben gün içinde. yer yer bir şeyler post ettiğim de oluyor elimin altında tabda açıksa. çoğunlukla başka siteler üzerinden beslemelerdir yansıyan ama.
aman diyim şuraya yazdıklarım 'antipopulizmin karşı konulmaz populerliği' gibi anlaşılmasın. en nihayetinde ben de facebook da 50 tane albüm biriktiren, ona buna yorum yapan, resim yorumları üzerinden gününü şenlendiren naçizane bir kulum.
ama anlamadığım şey biraz da mirc li yıllarda bilip de unuttuğum o paylaşım istekliliğinin kendisi sanırım. bu friendfeed/twitter ahalisinde, "şimdi evime doğru giderken markete girdim, kaymaklı yoğurt mu alsam torba yogurdu mu acabaaa?" gibisinden bir postun varlığı kadar, ona "like" diyeni de anlamıyorum. şimdi onu yazanın sebebini, karar verme mekanizmasını devretmenin dayanılmaz hafifliği, başedilemez yalnızlık, ya da işte sanal komünikasyon bağımlılığı olarak falan bir şekilde açıklayabiliriz sanırım. ama ona 'like' diyen adamın aklından geçeni anlamıyorum ki ben. neyi sevdin beğendin a abicim? bir insanın iki yoğurt arasındaki kararsızlığını mı, yoksa günlük yaşantı içinde milyon tane bunun gibi an olmasına ve bunun nitelikte hiç bir özelliği olmayan bir aktivite olmasına rağmen onu ordaki 50 kişiye birden yöneltmesini mi sevdin? o tuşa basarken aklından geçen nedir yani? "ahah ne güzel yoğurt alıyorsun papatyacan! akşam bana mantı mı yapacan?" gibi bir yorum yazsa, şerefsizim bu kadar takılmayacağım. yani bir şekilde ben resmen insanların alışveriş listelerini, içtikleri çaya attıkları şekerin cinsini falan takip eder oldum. hayır, kapatsam kapatamıyorum iradesizlikten, bakmasam bakmadan duramıyorum gün içinde gelen "best of feeeeeds" notification hadisesinden. bazen de gerçekten yararlı bir iki birşeye rastlama hali var tabi kapatmaya caydırıcı nitelikte. tam bir parçası da olamıyorsun. böyle salak bir durumda özetle bu sosyal networklerle ilişkim. ne olmuştu da mirc falan patlamıştı onu da hatırlamıyorum ki tarihten destekli teorilerle çıkayım ortaya.

geçen yine böyle altında 40-50 comment sıralanmış bir iletiye bakıyordum. commentler de olan şey 3-4 kişinin yine yukardaki yoğurt örneği gibi bir ileti üzerine muhabbeti. ama yorum sayısının çokluğundan mütevellit ff in algoritması o iletiyi "best of feeds" listesine çakıvermiş. aklıma bakırköyde ilker'in oturduğu sokakta, camdan cama sürekli muhabbet halinde olan teyzeler geldi görünce. aslında birbirine bir bardak çay içmeye bile gitmeyen yıllardır belki, ama 10 ar dakikalık aralarla birbirilerini "update" eden teyzeler. onların ki kalastan camdan pencere ise, bizimkisi de bu işte.
bill amca windows u sen gel bir de şimdi gör!

Hiç yorum yok: