28 Mart 2009 Cumartesi

loppmarknad: bildiğin bit pazarı


bir takım ticari faaliyetler yapabilmek umudyla, ot çöp toplayıp getirmiştim türkiye'den yılbaşı dönüşü. pek tabi ki elimde patlamıştı pazara yamanamadığım ve başka da satış yapabileceğim uygun ortam olmadığından. tek derdim gerektiğinde üç beş kuruş kazanabileceğimi kendime ıspatlamaktı. hani herşeyi satsam bile elime geçecek para para değildi ama olsundu.
hatta bir gün rasah ileoturup kolyeler küpeler falan yaptık. herşey hazırdı. pazar yoktu.
burdaki türkler "loppmarknad" dan bahsedene kadar.
bildiğin bit pazarı işte. yeni eski millet ne varsa elinde getirip satıyor cumartesi 7-13 arası.
dedim haydi bakalım bir masa da biz ayırtalım. ama yok. ful allah ful. bir iki hafta şansımı deneyip yıldığım bir esnada, burdaki türklerden birilerinin cumartesi masa açacağı çalındı kulağıma ve eşlikçi oldum.
sabah pazarcı özge namzetinde yüklendim eşyaları tuttum kulturhuset yolunu. inanılmaz saçma bir ortam. millet ne bulduysa getirmiş. gelen de belli alan da. sefil bir ortam bekliyorsun ama ilgisi yok. aslında var ama yok. sanırım isveçlilerle, bir arada bulunmaya tahammül edemedikleri (hatta karakafa dedikleri) göçmenlerin bu kadar birbirine entegre olduğu başka bir ortamı tecrübe etmedim.
çok fazla bişey satamadım. aslında getirdiğim şalların hepsini sattım ama kim en verdiyse.
günü hasılatı 470 kron.
sermaye anne insanından olunca kazandığım cebe kalmış oldu.
ama herşeyin sonunda, bugün orda olmak güzeldi.
çok da düzgün tarif edemeyeceğim bir şekilde, yanı başımda dolabını boşaltmak için prada çantalarını satan isveçli, ve öbür yanımda -belli ki ihtiyaçtan- çer çöp satan bir göçmen...
şimdi pazarcı kimliğimi bırakıp, kırmızı topukluları çekip dışarı çıkacağım.
ertesi gün makale yazacağım.
kafam karışık.
ama iyidir...

(resim de bilmem bir yerdeki bir flea market dan)

1 yorum:

enola is gay dedi ki...

ay yabtığımız cüzdanlardan gönderiim sana da sat. bit satıcak mahal bulamadık.