Yıllardır muhtelif yerlerde öğrenci namzetiyle süzülür dururum, şu "sınav-bütünleme"sorunsalı her bi yerde aynı şekilde zuhur etti de ona hayret ediyorum. Ya dedim bu sefer başka türlü olur herhalde. Yok!
Şimdi çarşamba sınav, perşembe sunum var. Çarşamba günki sınavın bütünlemesi Mayıs'da. Sınava adam gibi çalışırsak sunum patlayacak. Buraya kadar aklı başında insan der ki madem öyle, sınavı bütünlemeye bırakayım da sunumu halledeyim.
İşte tam bu noktada sorunsalımız boy gösteriyor. Ne tam olarak çalışıp girebiliyorum sınava, ne de kapak açmadan direk bütünlemeye bırakabiliyorum. Böyle resmen sancı dolu günler. Kalacağını bilmek ama çaresizce çalışmaya çalışmak. Çalıştıkça kalacağını daha da idrak etmek ama "ya olur da geçersem" umuduyla okumaya devam etmek. Arada bir kalkıp iki slayt hazırlamak. Halbu ki bıraksana güzel kardeşim bıraksana. Bırak rahat rahat yap sunumunu otur.
Şimdi kaba etlerimi ısıttığım kanepeden görüş alanıma takılan iki pecmurde arkadaşımın mutfak masası etrafındaki amansız mücadelelerini toşak bir ifadeyle izliyorum - iki dakika sonra aynı absürd resmin parçası olacağımı bilerek.
İnsan 20 küsür yaşından sonra okumamalı demişti bir zaman birisi...
piyyhh..
çalışıyım ben...
kendime not: bütünleme bir, sınav haftası güneşli hava iki, perşembe ders saatlerinde lost izleme sevdası üç: sevmiyorum ulan sizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder